Perge...
Antalya'nın 18-20 km. Kadar doğusunda yer alan, bir Roma kentinin ne olduğunu en iyi gösteren antik kenttir.
Perge'nin MÖ. 12.yy da Truva savaşından dönen Helen kahramanlar tarafından kurulduğuna inanılmaktadır. Ancak 1986 yılında yapılan kazılar, Perge'nin Hitit döneminde dahi varlığını sürdürdüğünü ortaya çıkardı.
Perge'de bulunan yazıtlarda Plancia Magna adına sıkça rastlanmıştır. Bitynia valisinin kızı, Artemis'in baş rahibesi ve kentin hamisi olan bu kadın, anlaşıldığı kadarıyla kent için önemli bağışlarda bulunmuş. Antalya Müzesinde bulunan bu heykelde ilk kadın belediye başkanı yazıyor.
Agora, MS 4.yy. da kentin iyice büyüdüğü yıllarda, çevresi dükkanlarla, dükkanların önü ise sundurmalı sütunlarla çevrili inşa edilmiş..
Agora'da bir dükkan girişi...
Hatta yukarıdaki; bir çengel ve bir bıçak kabartması... Tahmin ettiniz tabii, bir kasap dükkanına ait levha.
Sütunlu cadde, 20 metre genişliğinde. Helenistik kapıdan başlayarak kuzeydeki Nymphaion'a ulaşıyor
Nymphaion: Çeşme ( kutsal pınar)
Sütunlu caddenin üst kısmında, üzerleri kabartmalarla süslü bir kaç sütun bulunuyor.
Kabartmalı sütunların birinde, elinde yayı ve oklarıyla Artemis betimlenmiş...
Anıtsal çeşme şehrin görkemli yapılarından. Anıtın ortasında nehir tanrısı heykeli yer alıyor.
Sütunlu cadde boyunca, çeşmeden başlayarak Helenistik kapıya kadar uzanan bir kanal yer alıyor. Kanal ne içme suyu taşımayı, ne de su boşaltmayı sağlamak için yapılmış. Kanalın yapılış nedeni kenti güzelleştirmek ve insanları serinletmekmiş.
Zamanın kliması diyebiliriz...
Bahsi geçmişken hamamı da şuraya koyalım.
Perge stadion.
Bizden önce stad mı vardı? hepsini biz yaptık
diyenlere duyurulur. Yapı 11.500 kişilik ve MS 2.yy yapısı. Şu anda bile kullanılabilecek halde.
Perge'de gladyatör yarışmaları ve vahşi hayvan karşılaşmaları için bir amfitiyatro olmadığından, station bu işlevi üstlenmiş, bir çeşit arena olarak Romalılara hizmet vermiş. Tabi burada aslanların önüne atılanların köleler olduğunu söylemeye gerek yok.
Son söz; Perge'de görülen eserler, Romalıların nasılda ihtişamlı bir hayat sürdüklerinin göstergesi. Ama bir de perde arkası var. Roma, bu gün bizleri hayrete düşüren sanat eserlerini, büyük ölçüde kölelerin emeğine borçludur. Özgür bir Romalının günlük hayatta ihtiyaç duyduğu her şey en küçüğünden en büyüğüne kadar köleler tarafından yerine getiriliyormuş.
Eğer Roma devrinde yaşayan özgür bir vatandaş olsaydınız yapacağınız şey -tüm işleri köleleriniz yaptığından- büyük ihtimalle saatler süren ziyafetlere katılmak, ziyafetlerin getirdiği yorgınluğu hamamlarda gidermeye çalışmak, sıkılmak, sıkıntınızı gidermek için tiyatroya ya da stadiona gidip aslanlar tarafından parçalanan köleleri seyretmek olacaktır.
Perge'de gördüklerimiz, bize şunu hatırlatıyor bir yandan da... Uygarlıklar kendi içlerinde bir şiddet barındırıyor...