31 Ağustos 2021 Salı

Xhanthos, Likya

Bugün Xhanthos'u anlatayım biraz...



Likya'daki tüm şehirler içinde belki de en romantik olanıdır Xhanthos...


Daha kolay olsun diye Ksanthos diye söyleyelim devamında. Ksanthos ırmağı -günümüzün Eşen Çayı- Likya'nın en önemli ırmağıdır. Homeros tarafından değinilmek ayrıcalığına sahip olan bu nehir, güçlü akıntısıyla da bilinir. Ksanthos 'un batı yakasını çevreler...










Ksanthos Likya'nın tüm zamanlarının en büyük şehridir. Hatta Heredot, Likya ile Ksanthos'u eş anlamlı gibi ele alır. Kuruluşu ile ilgili kesin bilgiler yoktur. Geç dönem yazarları kurucuları olarak Arnos ve Ksanthostan söz ederler.

Batı dünyasında tanınması Sir Charles Fellows yardımıyla olmuştur. 1838 olsa gerek ilk gezisi. Ve iki yol sonra bir gezi daha yapmıştır.

Özellikle Likya heykeltraşlık eserlerinden çok etkilenmiş ve günlüklerini yayınlamıştır. 1842' de iki ay süren, denizciler tarafından yaklaşık 70 kasa kadar eser taşınmış ve British Museum'a götürmüşlerdir. Ksanthos salonu müzenin en popüler yerlerinden biri olmuştur.

Yapılan yağmadan sonra bile Likya'nın en gösterişli yerleşimi olmayı sürdürür Ksanthos... 1950 Fransızların başlattığı çalışmalara kadar burada usülüne uygun bir kazı yapılmamıştır.

Ksanthos ile ilgili ilk hikaye, Pers generali Harpagos tarafından işgalidir.
Karia'dan Ksanthos vadisine geçen generale burada Likyalılar karşı koymuşlardır.
Ksanthoslular büyük bir farkla yenilmiş, şehirlerine hapsedilmiş,karılarını ve çocuklarını alanlar Akropole çıkmışlar ve herşeyi ateşe vermişler... Daha sonra ileri atılanlar da savaşırken ölmüşlerdir...

Heredot, bu olay sırasında ölenlerin kendilerini Ksanthoslu olarak adlandıranlar değil yabancılar olduklarını söyler.
Kurtulanların tümü yaklaşık 80 kadar ailedir ve onlar da bu gün olduğu gibi yazın yaylalara göçenlerin yaptığını yapanlar olduğunu söyler.

Şehrin bu katliamı atlatması uzun sürmez. 5.yy da inşa edilen anıtlar bize bunu kanıtlamaktadır.
MÖ. 334 de İskender'in gelişine kadar huzurlu bir hayat sürerler

Bir başka ilginç hikaye şöyle: İskender bölgede iken Ksanthos'a yakın bir su kaynağı birden kabarır ve üzerinde Pers İmparatorluğunun Yunanlar tarafından ortadan kaldırılacağı yazılı bir bronz tableti dışarı fırlatır. İskender bundan cesaret alarak Kilikya'ya kadar olan tüm kıyıyı Perslerden temizlemek için harekete geçer...

MÖ I.yy da, Roma iç savaşları sırasında Ksanthoslular ikinci melodramatik cehennemi yaşarlar. Bu olayı uzun anlatmak gerekir mi bilmiyorum. Ama Ksanthos'u gezen ya da gezecek olanların bilmesinde fayda var. Şimdi biraz ara...

MÖ.42 de Brutus Likya'ya gelir. Bunu gören Ksanthoslular önce şehrin banliyölerini tahrip ederler. Maceralı bir kuşatma, savaş sürmektedir. Nihayet günün sonunda Romalılar şehre girer. Bunu gören Ksanthoslular evlerine koşar ve karşı koymaksızın bekleyen ailelerini öldürürler. Bunu duyan Brutus üzülür ve adamlarına geri çekilmelerini emreder.

Bu sırada ateşkes önerir. Bu teklifi şiddetle reddeden şehir halkı, önceden hazırladıkları odunların üzerine tüm varlıklarını atarak ateşe verirler.
Sanırım Plutarkhos olacaktı. Onun anlattığı bir öykü melodramın derinliğini iyice arttırmaktadır.Şöyleydi galiba Plutarkhos'un Şehir düştükten sonra, "bir kadının boynundan sarkan ölü çocuğu ile birlikte bir ilmeğin ucunda asılı iken, yanan bir meşale ile evini ateşe verdiğini" gördüğünü anlattığı bir hikaye var.

Bunu duyan Brutus gözyaşlarına gömülmüş ve bir Likyalıyı bu yıkımdan kurtaracak her askerini ödüllendireceğini söylemiştir.
Bu grotesk müdafaa, esir alınamamazlık durumu Ksanthoslular ile eşi görülmemiş bir bağ kurmamıza sebep oluyor.
Neyse, şehri anlatalım biraz da...

Şehrin batı kısmında iki Likya anıtı bulunuyor.



1.
Anıt röliyeflerle süslenmiştir. Bunlar Charles Fellows tarafından sökülmüştür. Ne yazık ki British Museum'dadır. Türk otoriteler anıtın orijinalliğini bir dereceye kadar geri kazanmak için kabartmaların beton kalıplarını yerleştirmişlerdir. Dört yüzde de armağanlar kabul eden, oturan figürler yerleştirilmiştir. Bütün kabartmalar orijinalde boyalıdır. İkinci anıt ise Likya tipi bir lahittir.



Bir de üçüncü mezar var. Ksanthos Obeliski olarak bilinir.



Aslında obeliks değil bir mezardır.



Anıtın asıl ünü dörtbir yanını çevreleyen, toplamda 250 satırdan oluşan ve bilinen en uzun Likya yazıtıdır.



Likya dili çok az anlaşılır bir dildir. Henüz çözülememiştir.

Tiyatro ve ne olduğu anlaşılamamış taş blokları da görebiliyoruz. Yamacın alt kısımlarında lahitleri de...
Ksanthos, ülkedeki tarihi kalıntıların neden yurtdışındaki müzelerde bulunduğunu ve Ksanthosluların kimseye benzemeyen insanlar olduğunu anlamamızı sağlayan bir tarihi anlattığını öğrendiğimiz bir şehir.

Üzerinde bir heykel olduğu biliniyor. Bir kral. Onunla ilgili hikayeler anlatılıyor muhtemelen.


Share:

Related Posts: